all-in-one-seo-pack
init
Debugging in WordPress/home/u515392072/domains/ismandental.com/public_html/wp-includes/functions.php6114denticare
init
Debugging in WordPress/home/u515392072/domains/ismandental.com/public_html/wp-includes/functions.php6114Çoğu zaman, bir diş hekimi diş ameliyatından bahsettiğinde, hastaları tarafından yaygın bir panik ve korku ile karşılanır. Diş cerrahisinin acı verici ve pahalı bir prosedür olduğu düşünülür.
Ancak birçok hastanın fark etmediği şey, diş cerrahisinin çok yaygın olduğu ve birçok insanın sahip olduğu ve muzdarip olduğu durumları ele alan prosedürleri içerdiğidir. Her hasta farklıdır ve her vaka buna göre tedavi edilir. Çoğunlukla, diş cerrahisi ayakta tedavi edilen bir prosedür olarak kabul edilir ve hastalar genellikle birkaç gün içinde normal aktivitelerine devam edebilirler.
Diş cerrahisi çene kemikleri ve dişlerin cerrahisidir. Bu nedenle, çok sayıda diş prosedürünü veya diş yapısının yapay olarak değiştirilmesini içeren tıbbi prosedürleri kapsar. Aşağıdaki prosedürleri içerir.
Diş ağrısı en yaygın sağlık sorunlarından biridir. Bununla savaşmanıza yardımcı olabiliriz!
Yirmi yaş dişi ağızda en son sürmüş; üçüncü azı dişleri olarak adlandırılırlar. Genellikle ırksal, genetik özelliklere ve beslenme şekline göre farklılık göstermekle birlikte 18-24 yaş aralığında çenenin her iki tarafının ucunda sürmekte olan bu dişler, bazen geç yaşlara kadar sürmemekte ya da gömülü kalmaktadır. Çenedeki tüm dişlerin gömülü kalma ihtimali olsa da ağızda yeterli yer olmaması nedeniyle en çok gömülü kalan dişler yirmi yaş dişleridir.
Süt dişlerinin tedavi edilmeyen çürükleri nedeniyle altta yatan enfeksiyonlar gibi birçok neden olsa da tarihsel araştırmalar bize çene kemiğinin değişimi hakkında başka ipuçları da veriyor.
Antropologların araştırmalarına göre, zaman içinde insanların beslenme biçimlerinin değişmesi ve evrim sürecinin devam etmesi gibi etkenler sonucunda çene kemiğinin yapısında bir değişim ve küçülme olmuştur. Anadolu’da yapılan kazılarda Kalkolitik ve Bakır Çağlarına ait genç insan iskeletlerinin %80’inde yirmi yaş dişlerine rastlanmış olması bu görüşü doğrular niteliktedir.
Çıkmak için ağızda yeterli yer bulamayan yirmi yaş dişleri genellikle gömülü veya kısmen sürmüş olarak kalır ve diş çevresinde ağrı, kulak ağrısı, ağız açıklığında kısıtlanma gibi şikayetlere neden olur. Konumları nedeniyle genellikle iyi temizlenmezler, bu da çürüklere, iltihaplara ve bazen de kistlere yol açabilir.
Yirmilik dişler mümkün olduğunca erken çekilmelidir. Çünkü ileri yaşlarda çene kemiği esnekliğini kaybettiği için çekim sonrası şişlik, ağrı ve uyuşma gibi şikayetlerle karşılaşılabilir. Genç yaşlarda ise dişin kök gelişimi henüz tamamlanmadığı için bu tür şikayetlerin görülme olasılığı düşüktür.
Yirmi yaş dişlerine bağlı sorunların bir kısmı antibiyotik tedavisi ile giderilebilse de aşağıdaki durumlarda çekim bir çene cerrahı tarafından yapılmalıdır;
Yirmi yaş dişlerinin çekimi lokal anestezi altında yapılan bir işlemdir.
Yumuşak doku çıkarıldıktan sonra dişin etrafındaki kemik dokusu çıkarılır. Bazen diş parçalara ayrılır ve daha küçük parçalar halinde çıkarılır. Bazen de dişin etrafındaki kemik özel aletlerle çeneden çıkarılır. Daha sonra çekim boşluğu temizlenir ve yumuşak doku dikişleri ile kapatılır. Bu işlemlerden sonra hastaya antibiyotik veya ağrı kesici önerilir.
Apikal rezeksiyon, kök ucunda iltihap bulunan dişlerin kök ucunun cerrahi olarak kesilmesi, bu bölgedeki patolojik oluşumların uzaklaştırılması ve aynı zamanda kök kanalının veya kanallarının bakterilerden temizlenmesi ve doldurulması işlemidir.
Yumuşak dokunun altındaki kemik ve kök yüzeyini görebilmek ve tedavi edebilmek için yumuşak doku ve diş etinin kesilerek çıkarılması işlemine flep operasyonu denir.
Ağız içinde diş plağı ve diş taşları dişeti cebine girerek iltihaplanmaya neden olur. Dişeti cebine giren mikroorganizmaların fiziksel olarak temizlenmesi hastalar için zordur. Belli bir süre sonra diş fırçalamak işe yaramayacaktır. Diş hekimleri bu durumlarda dişeti tedavisi uygular. Ancak derin cepler ve kemik retraksiyonu gibi durumlarda dişeti ceplerini klinik olarak temizlemek zordur ve enfeksiyon sürekli tekrarlar. Bu durumlarda diş hekimleri periodontal flep cerrahisi uygulayarak yumuşak dokuyu uzaklaştırır ve alttaki diş kökü üzerindeki dental plağı ve mikroorganizmaları temizleme yoluna gider. Bu sayede enfeksiyonun etkileri ve tekrarlaması ortadan kaldırılır.
Flep operasyonları sadece kök yüzeyindeki diş plağı ve mikroorganizmaların temizlenmesi için değil, her türlü cerrahi işlemin temelini oluşturur. Kök dişi çekimlerinde, implant cerrahisinde, yirmi yaş dişi çekimlerinde, ortognatik cerrahide ve birçok cerrahi alanda kullanılmaktadır.
Periodontal flep cerrahisinde birçok flep tekniği vardır. Bunlar kullanım amaçlarına göre seçilir. Flap cerrahisi şu durumlarda yapılır:
Üst çene kemiğinin (maksilla) sağ ve sol kısımlarında sinüs adı verilen boşluklar bulunmaktadır. Bu boşlukların temel görevi kafatası kemiklerinin ağırlığını azaltmaktır. Bu boşluklar özellikle diş çekimi sonrasında hava basıncının etkisi ile hacimsel olarak genişleyebilir. Bu hacimsel genişleme ve kemik hacmindeki azalma, uzun süre tedavi görmemiş ve dişsiz olan bölgelerde daha sık görülür. Bu durum sinüs altındaki dişsiz bölgelerde implant yapılmasını engelleyebilir.
Üst çenelerde dişsizlik veya diş çekimi. Kemik hacminde azalmaya yol açar. Bu zorluğu aşmak için sinüs boşluklarının kemik veya kemiğe dönüşen materyallerle doldurulması tekniğine sinüs lift de denir. Sinüs lifting operasyonları yıllar içinde geliştirilmiştir. Sinüslerin hacmini azaltmak ve kemik hacmini artırmak için Sinüs Lifting adı verilen özel bir cerrahi müdahale uygulanmalıdır. Hastanın isteğine göre lokal veya genel anestezi altında yapılabilen bu operasyon ile çene kemiği ile sinüs mukozası arasına kemik parçacıkları yerleştirilir ve kemik oluşumu için en az 4-6 ay beklenir.
Sinüs lifting operasyonlarında hastanın kendi kemiği (otojen greft) veya kemiğe dönüşebilen materyaller (biyomateryaller) kullanılabilir. Biyomateryaller sentetik olarak üretilen kalsiyum-fosfat bileşikleri (Hidroksilapatit, Trikalsiyum Fosfat), mercanlar, cam bazlı, hayvan (sığır-domuz) veya insan kaynaklı olmak üzere geniş bir kaynak çeşitliliği göstermektedir. Bu materyallerden hangisinin en iyi olduğu sorusuna yanıt olarak, insanın kendi dokusunun (otojen greft) greftler arasında her zaman en verimli olduğunu söylemek mümkündür. Ancak yapılan çalışmalar, operasyon tekniği doğru uygulandığında tüm materyallerin benzer sonuçlar verdiğini göstermiştir.
Günümüzde; genel yaklaşım, sinüs liftingi için gerekli greft hacminin her sinüs için yaklaşık 2-3 cm3 olduğu, bu nedenle hastanın vücudunun başka bir bölgesinden kemik almak yerine, sığır deproteinize-mineral greftinin (proteinden arındırılmış olduğu için hastalık taşıma riski olmayan, mineral kısmı ise insan kemiğinin kalsiyum ve mineral kısmı olan) kullanılması yönündedir. Fosfattan oluşan mineral bileşenin kullanılması yönündedir). Hastanın kendi kemiği ve sentetik greft karışımı da yaygın olarak kullanılmaktadır.
Sonuç olarak sinüs lifting, sinüs tabanının sarkık olduğu ve kemik yüksekliğinin 4mm’nin altında olduğu durumlarda, üst çenede diş eksikliklerinde, çiğneme için en çok kullandığımız premolar ve molar dişlerin arka bölgesinde uygulanır. Sabit implant destekli protez yapmak amacıyla sinüs boşluğunun kemiğe dönüşen materyallerle doldurulmasını içeren cerrahi bir yöntemdir. Uygulama basit bir cerrahi tekniğe sahiptir. Ameliyat sonrası dönem hastalar için sorunsuz ve konforludur. Cerrahi yöntem basit olmasına rağmen çok hassas bir çalışma gerektirmektedir.
Schedule an interview to get a free quote, simply fill out the form below and we will contact you back regarding the intervention you require.